Kayıtlar

Aralık, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aforizmalar: Friedrich Nietzsche: "Tanrı Öldü, Tanrı Öldü, Tanrı Öldü."

Resim
       Vitrine yeni koyduğum 1001 Kitap adlı yazı dizimin ilk bölümünde popüler bir edebiyatçıyı ve eserini ele alırken popüler kültürün, bazı yazar ve eserlerini yüceltirken bunları kendine göre biçimlendirdiğinden bahsetmiştim.     Bir şey popüler diye "kötü" değildir. Bütün iyi şeyler de gözümüzün ötesinde olmaz.     Aforizma denildiğinde akla ilk gelen yazardır Nietzsche. Yaşadığı nörolojik bir problem sonrası çalışmalarını kırkar dakika aralıklarla devam ettirmek zorunda kalmıştır. Bu da onun keskin üslubunun ortaya çıkmasına neden olmuştur.     Nietzsche'nin herkesin anlayabileceği kadar açık ama bu açıkllığın da ancak ilgili kimseler tarafından anlaşılabilecek olmasının bir diğer nedeni kendisini bir nevi peygamber olarak görüyor olmasıdır. Onun metinleri ama özellikle de Böyle Buyurdu Zerdüşt'ü bir kutsal metin mahiyetindedir.        Nietzsche, 15 Ekim 1884'te Almanya'nın küçük bir köyünde "Lütheryen" bir papazın oğlu

Eğitim ve Öğretim'e Dair: Edebiyat, Edebi Türler Üzerinden Nasıl Anlatılmalıdır?

Resim
       Yeni müfredatta Türk Dili ve Edebiyatı dersi hem Dil ve Anlatım ile birleştirildi hem de konular kronolojik bir sıra takip etmek yerine türlere göre sıralandı.     Edebiyat tarihi, üniversitelerin ilgili bölümlerinde de daha çok türlere göre işleniyordu. Türkiye'de İstanbul ekolü Edebiyat Tarihi akademisyenleri, psikolojiden daha çok yararlanırken tarihi geri planda tutan bir anlayışa sahipler.     Dolayısıyla edebiyatın türlere göre işlenmesi, yeni uydurulmuş bir şey değil edebiyatı anlamak için başvurulan yöntemlerden biri.      Bu değişikliğin sebebinin, siyasî olduğuysa apaçık ortadadır. Çünkü edebiyat tarihi, son derece politik bir şeydir. Hele öğretmen, ilerlemeci bir yöntem kullanıyorsa edebiyat tarihi, siyasî düşüncenin bir tasdik aracı olarak kullanılmaya müsait hâle gelebilir.     AKP iktidarıyla birlikte bürokrasinin gücü azaltılıp hükûmetin etkisi artırılmıştır. Başkanlık sistemiyse bu düşüncenin hayata geçirilmesidir. Seçilmişler, atanmış

Politikasız Poetika: Sanat, Anlamlı Bir Şey Midir?

Resim
       Üçüncü sınıf yayınevleri garip garip eserler basmaya devam ederken cemiyetimizde sanatın, anlamlı bir şey olup olmadığı sorusu yeniden gündeme geldi.     Soruyu böyle sorduğumuzda sanatın, bir his aktarımından hareketle akılla fikirle bir ilgisi olmadığını iddia edebiliriz. Yüzeysel baktığımızda sanatı, bir his aktarımı olarak görürüz. Gerçekten de sanat, bazen ve biraz da his aktarımıdır ama sanatı tümüyle hislerden ibaret görmek bakış açısı eksikliğinden kaynaklanır.     Bir şeyi severiz veya bir şeyden nefret ederiz. Bu şey, bazen her şey olabileceği gibi şeylerin bir kısmı veya hiçbir şey de olabilir.  Bunun mantıklı bir sebebi yoktur. Ancak bizler bu duyguları, sonradan akla uydururuz. Buna, duygulara mantıklı sebepler bulmaya,  rasyonalizasyon  adı verilir.     Peki, kimsenin anlamadığı bir şey sanat olabilir mi? Sanat eseri, içerisinde öyle bir anlamı haiz olsun ki ondan bir şey anlaşılmasın. Böyle bir eser, sanat eseri olarak değerlendirilerilebilir mi? Saçma

Futbol'un Felsefesi: Sergen Yalçın'ın Yönetimi

Resim
       Kamunun farkında olduğu üzere Futbol'un Felsefesi; söz edilenin futbol olduğu yerde sosyal bilimlerden yararlanmayı ilke edinen, futbola objektif bakma iddiasında olmasa da dışarıdan bakmaya çalışan, özellikle ülkemizdeki futbolla ilgili teknik aksaklıkların sosyolojik yanlışlıklardan ileri geldiğini savunan bir formatı haiz.     Ben Futbol'un Felsefesi'ni yazmaya başlayalı beri hem Beşiktaş hem Sergen Yalçın hem de Ahmet Nur Çebi, bana bu formatta işleyebileceğim bolca malzeme vermesine rağmen bugüne kadar Beşiktaş camiası hakkında tek bir yazı kaleme almadım.     Bunun elbette çeşitli sebepleri vardı ancak tarafımca bugün Beşiktaş'ın içinde bulunduğu durumu, bozuk bir sosyolojinin çözülmesi olarak gördüğümden bu yazıyı da bugün kaleme alma ihtiyacı duydum.     Bundan önce yakın bir zamanda yine Futbol'un Felsefesi'nde hakem hakkında konuşmanın nafile olduğunu "Hakemin Bir Maçı Katletmesi ve Eyyam Kültürü Üzerine " adlı yazımda işl