Kayıtlar

Ağustos, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yanlış Anlaşılan "Birey Olmak"

   Modern hayatta her insanın farklı ve ilginç bir serüveni var. Bunlar, bizi biz yapan şeyler. Buna "benlik" adını veriyoruz.     Benlik maddî ve mânevî özelliklerimizin toplamından mürekkeptir.      En az mâneviyat kadar maddiyat da önemlidir. Birinin birinden daha az veyâ daha fazla önemli olduğunu sanmıyorum.     Geleneksel toplumda mâneviyat tektir. Üzerinde uzlaşılmıştır. Ancak mâneviyatı ele alış şeklinde farklılıklar görülebilir. Kutsal varlıklar, ritüeller, korkunç ve cezâlandırıcı yaratıklar, gelenekler (tradition) ve görenekler (routin) tüm toplumlarda görülebilmektedir. Asıl kültür kodu dediğimiz kavram, toplumun neleri ve nasıl uyguladığıdır.     Bu açıdan mezhepler tek bir mâneviyâtın farklı ele alınmış formlarıdır.     Maddiyat ise mâneviyatın ağır bastığı her yerde geri itilmek durumundadır. Geleneksel toplumda da maddî olan önemsenmemiştir. Bir erkek ailenin büyüğünden kalan doğduğu evde yuvasını kurar, ailesinin bağ bahçesini ekip babasının işini devâm ettir

Kişisel Gelişim Üzerine...

   Kişisel gelişimcilere dolayısıyla kişisel gelişime gösterilen tepkiyi son derece gereksiz buluyorum.     Ülkemin özellikle de 40 yaşını aşkın entelektüellerinin kişisel gelişimle yıldızları bir türlü barışmıyor.     Efendim gençler, bu hayâtı yaşamıyormuş. Hayatları yapaylık ile doluymuş. Her şeyi çıkıp kendileri öğrenmeleri gerekmiş. Kişisel gelişim cebimizdeki parayı almak, bizi boş tavsiyelerle oyalamak için uydurulmuş saçma sapan bir işmiş...    Uzayıp gidiyor kişisel gelişime yönelik eleştireler.     Yok mu niteliksiz, insanı maymuna çeviren kişisel gelişimciler? Elbette var. Bu, modern dünyâda son derece önemli bir yeri hâiz olan kişisel gelişim alanını salt parasal çıkarlar adına kirletenler yok mu? Kişisel gelişimi salt çıkarları uğruna kullananlar yok mu? Elbette var.     Ama sırf birkaç kendini bilmez çıkıp konuşuyor diye kişisel gelişimi ve kişisel gelişimcileri de arka plana itmeye hakkımız yok! Çünkü modern dünyâda biz kişisel gelişimcilere muhtaç bir konumdayız.     Gü

Zihniyet Meselesi: Bir Yazı Kaç Kilobayt?

    Yusuf Kaplan geçen pazar yazdığı "İddialarımızı ve Gençliğimizi Yitirirsek, Geleceği De Kaybederiz" yazısı tüm siyâsi kesimler tarafından ilgi gördü. Kimileri oturdu Yusuf Kaplan'la ağladı, kimileri güldü geçti, kimileri tepkisiz kaldı, kimileri de hem katıldı hem katılmadı.     Mesele Yusuf Kaplan değil. Çünkü mesele bir kişi değil. Kimin ne dediğinin tek başına bir önemi yok. Ne Yusuf Kaplan'ın bilgi seviyesine bir lâf edesim var ne de söylediklerine.     Bu hatırlatmayı yapıyorum çünkü anlamıyorlar. Belki bu yazıyı okuyanlar da anlamayacaktı.     Yazı, büyük bir hezeyanla yazılmış. Dediğim gibi anlamıyorlar. Şimdi Yusuf Kaplan'ı hedef alan bir yazı yazsam Yusuf Kaplan ya umursamaz -ki bu seçenek daha yakın- ya da dikkâte alıp kendince haklılıklarından bahseder.     Bu ülkede şu an için sağ ideoloji -özellikle siyâsal islâm- sol ideolojilerden kat be kat daha zehirli bir konuma gelmiş durumda. Sağ ideolojinin barışması gereken birtakım noktalar var. Kesinlik

Eren Bülbül

Resim
   Sırtımızı döndüğümüz gerçekler var. Görmek istemediğimiz çünkü görünce keyfimizin kaçtığı gerçekler bunlar.     Öyle ya hayat zor, insan olmak zor. Yaşamak zor, yaşatmak zor. Her şeyden önemlisi de tertemiz yaşayabilmek zor.     Yooo, bugün size hiç de pre-modern'den başlayıp post-truth ile ilgili analizler yapmayacağım. Bugün, bilimsel olamayacağım. Birkaç şey anlatacağım. Edebiyat yapıyor sanacaksınız ama hayır. İçimden geçenleri içimden geldiği gibi anlatacağım. İnanın, içimden ne edebiyat konuşmak veyâ anlatmak ne de sosyolojik izahlar yapmak geliyor.     Ülkemde halk olup da rahat etmek var mı? Bu halkın sırtı pek, karnı tok mu? Ağzına iki lokma götürüyorsa bunu hangi koşullarda yapıyor? Bunun üzerine kim düşünüyor?    Emînim ki Türkiye'de çocuk olmak Türkiye'nin birçok yerinde zor bir mesele. Ben, Trabzon'da doğdum arkadaş! Bilsem bilsem Trabzon'da nasıl çocuk olunur onu bilirim. Başka bölgedekiler gücenmesin bana o yüzden. Ben, bildiklerimi anlatayım.     

Edebiyat Cemaatçikleri...

   Her şeyin bir sınırı var. Edebiyâtın ve özellikle de şiirin de. Hiçbir anlayışa karşı çıkmam. Her şiiri kendi akımında değerlendirmek gerek. Yeri geldi bir sokak edebiyatı şiirine bile güzel dedim. Ancak anlayışsızlığa tahammülüm yok. Şâir; acı çekiyor, şiir yazıyor. Bu yeterli mi? Değil! Sorun da değil, yazsın! Ancak öyle bir değer görüyor ki sormayın gitsin. Post-modernizm zâten iptidâîdir. Bu bir de siyasal islamcı zihniyet ve tavırla birleşince iyice iğrenç bir hâl alıyor. 15-16 yaşlarımdan kalan şöyle güzel bir şiirimi yayımlayacak dergi bulamıyorum. Çok mu yeteneksizim? Hayır! Bu şiirleri uzun uzun eledikten, düzelttikten sonra bunca zaman sakladım. Ya ben siyâsi bulunuyorum ya da ben onları siyâsi buluyorum. Sağcı bir dergiye gidiyorsunuz sohbet Rızâ Nur ve Cemal Granda'nın hâtıratları üzerine. Atatürk üzerine olmadık iftirâlar. Sağcı şâirler göklere çıkarılıyor, solcular ise her türlü ahlâksızlığın ikonu.     Dün, "Basın-yayın Kemâlistlerin elinde. İstedikleri gibi