Eğitim ve Öğretim'e Dair: Çoklu Zekâ Kuramı ve Türk Dili- Edebiyatı

   Eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması Türkiye'de uzun zamandır tartışılagelen konulardan biridir. Bu doğrultuda birçok uygulama ve çalışma yapılmış ancak "ideal" bir sonuca ulaşılamamıştır. 
   Türkiye, eğitimde en büyük problemi tarafımızca sözel derslerde yaşamaktadır. Yapılan çalışmalar okuduğunu anlayan çocukların derslerinde ve hayatında daha başarılı olduğunu ortaya koymuştur. Yine yapılan çalışmalar bize Türkiye'de lise düzeyinde her üç öğrenciden ikisinin okuduğunu anlamadığını söylemektedir. Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı alanında hocaların yetersizliği, müfredatın darlığı ve günlük hayat ile intibak içerisinde olmaması, dersleri sıkıcı hâle getirmekte; öğrencileri derslerden korkutmakta ve yıldırmaktadır. Başarısızlık, eğitim sistemimizin ve metodlarının nihai sonudur. 
   Maalesef ulusal çıkarları daha önemli gören, bireyi her zaman baskılayan ve "yok" hükmüne getirmeye azmetmiş eğitim sistemimiz, "Çoklu Zeka Teorisi"ne karşı duvar gibi durmaktadır. 
   Toplumumuzun da sosyal bilimlere, spora, müziğe karşı olan küçümseyici ve bunlara meyyal olanlara karşı kimi zaman tahkir edici bir tutum içerisinde olması yetenekli ögrencileri yıldırmaktadır. 
   Biz bu yazımızda yine küçümseyici bir eda ile bakılan bir dersin öğretmen adayı olarak Türk Dili ve Edebiyatı öğretiminde birey merkezci eğitimi ve Türk Dili ve Edebiyatı alanında Çoklu Zekâ Teorisi'nin farklı zeka türlerine karşı nasıl uygulanacağını göstermeyi deneyeceğiz. 
   Zekânın TDK'ye göre iki tanımı bulunmaktadır. Birincisi; insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü olarak verilmiştir. İkinci tanımıysa bir psikoloji terimi olarak soyutlama, öğrenme ve yeni durumlara uyma yeteneklerinin toplamıdır. 
   Fransa Milli Eğitim Bakanlığı, öğrencileri kategorize edebilmek için 1902 yılında IQ testini ortaya atmıştır. Buna göre öğrenciler dilsel ve sayısal zekâlarına göre ayrılıyordu. Gardner, "matematiğe kafası çalışmıyor ama müzik çalma yeteneği var" gibi söylemlerden hareketle buradaki yeteneğin de zekâ olarak tanımlanabileceğini söylemiştir. Gardner'a göre her insan yedi çeşit zekâ ile doğar. Zamanla kültürel etkenlerle bu zekâların bir kısmı gelişir, bir kısmı ise gelişemez. (Başaran syf 2-3) 
   Buna göre Gardner'ın belirlediği zekâ türleri aşağıdaki gibidir: 
   1. Dil bilimsel (Linguistic) Zekâ
   2. Mantık-matematiksel Zekâ
   3. Uzamsal (Spatial) Zekâ
   4. Müzikal Zekâ
   5. Bedensel-Kinestetik Zekâ
   6. Sosyal (Interpersonal) Zekâ
   7. Özedönük (Intrapersonal) Zekâ
   8. Doğal (Naturalistic) Zekâ
(Tuğrul, Duran syf. 2-3) 
   Öncelikle muhatabımız bir lise öğrencisi ve henüz gelişme aşamasında olduğundan ögrenciyi hangi alanı seçerse seçsin sayısal, sözelci ve eşit ağırlıkçı olarak gruplandırmamalıyız. Bazı öğretmenler sırf ders sayısı az ve üniversite sınavında soru gelmeyecek diye 11 ve 12. sınıflarda Türk Dili ve Edebiyatı derslerini ya işlememekte ya da özensiz işlemektedir. Öğretmen, öncelikle kafasındaki sayısalcı ve sözelci kompleksinden kurtulmalıdır. 
   Bir ikincisi ise Çoklu Zekâ Kuramı'nın asıl amacının öğrencinin zayıf yönlerini ortaya çılarmak olduğu kesinlikle unutulmamalıdır. (Talu, Sayfa 7) 
   Yukarıda belirttiğimiz gibi kültür, zekâ gelişiminde son derece önemli bir yeri hâizdir. Dolayısıyla genelde küçümseyici bir gözle bakılmış Türk Dili ve Edebiyâtı derslerine öğrenci ilgisiz olabilir, sözel konularda başarısız olabilir. 
   Bu proje, yalnızca bir branş öğretmenin yürütebileceği bir proje de değildir. Bu konuda okul bir politika oluşturmalıdır. Dersine girilecek öğrenci hakkında geçmiş yıllara âit raporlarının düzgün tutulmuş olması ve yine bu raporların düzgün okunması bu konuda son derece önemlidir. 
   Hatta Çoklu Zekâ Teorisi'ne göre eğtimden maksimum verim alınabilmesi için bu teoriye uygun eğtimin okul öncesinde başlamış olması gerekemektedir. (Bak. Tuğrul, Duran) 
   İkincisi ise öğrenciden, kendisini tanıtmasını istemektir. Öğrencinin iyi ve kötü yönlerini yazdığı bu öz değerlendirmeler öğrencileri tanımak konusunda önemlidir. 
   Öğrencinin zekâ türü kabataslak belirlenirken şu etkenler göz önüne alınmalıdır. Yapacağımız çalışmalar ile öğrencinin bu alanlardan herhangi birinde eksiği varsa kapatmış olacağız.
   1- Kaynaklara ulaşım şansı: Örneğin, eğer aile çok fakirse keman, piyano gibi müzikal zekâyı
geliştirebilecek enstrümanlar olmadığından bu zekâ türünün güçlenmesi zorlaşabilir.
   2- Tarihsel-kültürel faktörler: Okulda matematik ve fene dayalı programlar varsa ve bunlar önemseniyorsa mantık, matematik zekâsı gelişir.
   3- Coğrafi faktörler: Köyde yetişmiş bir çocuk, apartmanda büyümüş bir çocuğa oranla bedensel zekâsını daha çok geliştirebilir.
   4- Ailesel faktörler: Ressam olmak isteyen
bir çocuğun ailesi, avukat olmasını istiyorsa dil zekâsı desteklenecektir. 
   5- Durumsal Faktörler: Kalabalık bir ailede
büyümüş ve kalabalık bir ailede yaşayan bireyler doğalarında sosyal (interpersonal)lik olmadıkça kendilerini geliştirmek için daha az zamana sahip olurlar. (Talu, syf. 2,3) 


   Kişi, zekâsını geliştirirken bu etkenler sebebiyle çeşitli zekâ türlerinde ileri veya geri kalabilir. Bizim amacımız iyi olanın üzerine yüklenmek değil zayıf yönleri geliştirebilmektedir. Bu açıdan yukarıda ele aldığımız beş maddedeki eksiklikleri gidermeye yönelik çeşitli teklifler sunarak eğitimde fırsat eşitliğini sağlamaya yönelik adımlar atacağız. 
   1- Kaynaklara ulaşım Şansı: Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak bizim bu fırsat eşitsizliğinde ele alacağımız nokta kitaplar olacaktır. Bugün Türkiye'de büyük şehirler de dâhil olmak üzere birçok kütüphanenin büyük eksiklileri bulunmaktadır. Bu açıdan biz, edebiyat öğretmenleri olarak kütüphaneye yakın bir yerde stand açacağız. Bu stantta toplu alımda ucuza mâl ettiğimiz kitapları durumu iyi olan ve kitap biriktirmeye meraklı olan gençlere ücret karşılığında vereceğiz. Standdan elde ettiğimiz gelir ile kütüphanemize yeni kitaplar alarak kütüphanemizi zenginleştireceğiz. Bu sayede hem kitap almak teşvik edilmiş olacak hem iyi bir kütüphanenin temeli atılacak hem de öğrenciler kaynağa ulaşma ve araştırma yapma konusundaki bütün sorunlarını aşmış olacaklar. 
   İkinci teklifimiz ise öğretmenlerin süreli yayınları takip etmeleri ve öğrencileriyle de paylaşmalarıdır. Kütüphaneye koyulacak bir rafla güncel süreli yayınlar burada paylaşılabilir. Öğrencilere ders başlangıçlarında ve ders aralarında bu yayınlardaki güncel yazılardan söz edilerek öğrencileri bu dergileri okumak konusunda teşvik edebiliriz. 
   2- Târihsel- kültürel faktörler: Öğrencilere Türk Dili ve Edebiyatı alanının günlük hayatta ne gibi karşılığı olacağı anlatılmalı, dersin önemi belirtilmeli, kazanımları açıklanmalı, gelenekten gelen ön yargıları kırılmaya çalışılmalıdır. 
   3- Coğrafî aktörler: Eğitim yapılan yer son derece iyi bilinmeli, bölgenin özellikleri araştırılmalı ve göz önünde bulundurulmalıdır. 
   4- Ailesel Faktörler: Öğretmen- veli bağlantısı sağlam kurulmalıdır. Öğrencinin ders çalışmasına engel durumlar varsa aile ile görüşülmelidir. Sorun düzelmiyor ise toplu etüt düzenlenmesi, okuldan sonra düzenlenen kurslar öğrenciye uygun ders ortamının sağlanmasında önemli olabilir. 
   5- Durumsal Faktörler: Öğrencinin hayat şartları ile ilgili durumdur. Öğrencinin başarısını ciddi şekilde etkiliyorsa öğrenci ve ailesiyle özel görüşme yapılarak sorunun üstüne gidilmelidir. Bu durumda rehber öğretmenden de yardım alınmalıdır. 
   Öğretmen çoklu zekâyı ne görmezden gelmeli ne de çok fazla göz önünde tutmalıdır. (Talu syf.3) 
   İlk olarak öğrencilere zekâ türlerini tanıtmak olumlu etkilere sebep olur. Eğer bireyler farklı zekâ türlerini tanırlarsa karşılaşacakları problemleri çözmede daha şanslı olabilirler. (syf.2) 
   

   Zekâ türlerini tanıdıktan sonra tüm zekâlara eşit davranılmalıdır. Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak sözel alanda daha iyi öğrencilere ayrıcalıklı davranmak hatâ olur. 
   İkinci adım tüm zekâ türlerine göre örnek vermektir. Bu da sekiz farklı örnek anlamına gelir. Öğretmen, dersin başında bir yargı ortaya atmalı dersin kalanını öğrenciler ile birlikte bu yargıyı örneklendirmek üzere geçirmelidir. 
     Program yapmadan önce aşağıdaki kavramlarla ilgili hususlara uygunluk da ayrıca gözden geçirilmelidir: 
    1- Orta öğretim ve daha üst öğretim basamaklarında, var olan kavram yanılgılarını
gidermede, çoklu zeka teorisi temelli öğretimin etkiliği üzerine çalışmalar yapılmalıdır.  
    2- Kavramların, günlük hayatla ilişkili hâle getirilmesinde, çoklu zeka etkinliklerinin 
kullanılabilirliği üzerine çalışmalar yapılmalıdır. 
    3- Kavramlar arası ilişkilerin kurulmasında çoklu zekâ etkinliklerinin önemi üzerine 
çalışmalar yapılmalıdır. 
    4- Soyut ve somut kavramların öğretiminde, hangi çoklu zekâ etkinliklerinin kullanılacağına ilişkin çalişmalar yapılmalıdır. (Köksal, syf. 7) 
     Çoklu Zekâ Teorisi'ne uygun ders anlatabilmek için öncelikle Çoklu Zekâ Teorisince program geliştirmemiz gerekmektedir. Bunun için aşağıdaki adımlar izlenmelidir: 
  1-  Özel bir hedef ya da konu belirlenmesi: Bu
aşamada yıllık ya da günlük öğretim planlarında olduğu gibi program için hedef belirleme söz konusudur. Hedefin açık, anlaşılır ve net olması gerekir.
   2. Anahtar Çoklu Zekâ sorularının sorulması: Program geliştirmede hedefi gerçekleştirmek üzere zekâ türlerinin nasıl kullanılabileceğini belirlemek için her biri zekâ ile ilgili sorular sorulur.
   3. Olasılıkların düşünülmesi: Hedefe ulaşmada her bir zekâ ile ilgili olarak neler yapılabileceği düşünülerek sınıfta hangi yöntem, teknik ve materyallerin kullanılabileceği tasarlanır.
   4. Beyin fırtınası: Her bir zekâ için kullanılabilecek öğretim yaklaşımları, beyin fırtınası kuralınca akla gelen her şey yazılarak listelenir. Her hir zekâ için 20-30 fikir bulunmaya çalışılır. Öğrencilerin yapacağı grup çalışmaları, daha motive edici olabilir.
   5. Uygun faaliyetlerin seçilmesi: Sınıf ortamı, hedefler ve öğrenciler dikkate alınarak en uygun yaklaşımlar seçilir.
   6. Aşamalı-sıralı ders planının hazırlanması:
Seçilen yaklaşımlar kullanılarak hedefle ilgili ders ya da ünite planı düzenlenir. Planlama 1-2 haftalık da yapılabilir.
   7. Planın uygulanması: Gerekli materyaller
hazırlandıktan sonra plan uygulanır. Uygulama sırasında olabilecek değişikliklere göre gerekli düzenlemeler yapılır. (Talu syf.6-7) 
   Tam da bu noktada Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerine derslerini nasıl işleyeceklerine dair küçük öneriler vermek istiyorum. 
   1- Dersler, slayttan takip edilmelidir, akıllı tahta dersin her ânında açık olmalıdır. Yapılan slaytlarda öğretmen, sınıfta konuyu tartışırken kullanacağı küçük hatırlatmalar olmalıdır. 
   2- İşlenen edebiyatçının kitapları derse getirilmelidir. Kitapların eski baskıları kullanılırsa daha ilgi çekici olabilir. 
   3- İşlenen edebiyatçının ses kaydı, görüntüsü varsa izletilmelidir. Edebiyatçı hakkındaki video kaynaklar kullanılmalıdır. 
   4- Şairin, şarkı olmuş şiiri varsa dinletilmelidir. 
   5- Gramer eğitimde Türkçe, yabancı diller ile karşılaştırılmalı, diğer dillerin gramer kurallarından örnekler verilmelidir. 
   6- Edebiyatçının bir metni önce yüksek sesle sınıfta okutulmalıdır. Sonra öğrencilere aynı metni içinden okumaları ve metin üzerine düşünmeleri söylenmelidir. Son tahlilde öğrenciler ile şiir hakkında tartışmaları söylenmelidir. Öğretmen; tartışmanın içine girmemeli, yönlendirici konumda olmalıdır. 
   7- Bir edebiyat gezisi yapılmalıdır. Bu, bir hafta sonu bir parka kitap okumak veya edebiyat sohbeti yapmak için gitmek de olabilir. 
   8- Öğrenciler, pano hazırlamada aktif rol almalı. Öğretmen, öğrencilerin çalışmasının her aşamasında denetleyici olmalıdır. 
   9- Edebiyat kulubü oluşturulmalı, kulüpte öğrencilere aktif sorumluluk verilmelidir. 
  10- Sınavlardan sonra öğrencilerin kafa dağıtması için "gece" düzenlemeleri yapılmalıdır. Bu gecelerde öğrencilere aktif rol verilmelidir. 
   11- Derslerde işlenen konular aktüel olmalıdır. Verilen örnekler günlük hayattan olmalı, gerçek ile bağlantılı olmalıdır. 
   12- Edebiyatın, multi-disipiliner bir çalışma alanı olduğu vurgulanmalıdır. Tarih, sosyoloji, psikoloji, mantık ve hatta matematik, fizik gibi fennî ilimlerden örnekler verilmelidir. 
   13- Öğrencilere edebiyat tarihi çalışmaları sezdirilmelidir. Son yıllardaki gelişmeler anlatılabilir. Farklı disiplinlerden gelen bilim adamlarının da edebiyat alanında çalışmalar yaptığı söylenmelidir. 
   14- Yağmurlu bir günde Fikret'in, Yağmur karlı bir günde Cenap'ın, Elhân-ı Şitâ güzel bir günde Orhan Veli'nin Beni Güzel Havalar Mahvetti şiirini okumak öğrencide eşsiz bir deneyim bırakacaktır. 
   Bu örnekler yalnızca teklif amaçlıdır. Bu teklifleri uygulamak, artırmak veya eksiltmek imkânlar dâhilinde olan bir durumdur. 

Kaynakça: 
Talu, Nilay- Çoklu Zekâ Kuramı ve eğitime yansımaları, 1999
Başaran, B. Ilgın- Etkili Öğrenme ve Çoklu Zekâ Kuramı, 2004
Tuğrul, Belma/ Duran, Esra- Her Çocuk Başarılı Olmak İçin Bir Şansa Sahiptir: Zekânın Çok Boyutluluğu Çoklu Zekâ Kuramı,2003
Köksal, Mustafa Serdar- Kavram Öğretimi ve Çoklu Zekâ Teorisi, 2006



   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi!

Türkülerin Söyledikleri: İki Şeye Pişman Olan Ağasarlı Cayan Hüseyin

Futbol'un Akademisi: Patron Sizsiniz