Kritik Yazılar: Anadolu İrfanı

   
   Efendim, ister sağcı ister solcu olsun Türk milletinin üzerinde uzlaşabildiği bir kavram vardır: Anadolu irfânı!
   Bir kere Anadolu medeniyetin beşiğidir. Vaktiyle Anadolu'da henüz güçlü bir siyâsî otorite çıkmazdan evvel özellikle Asur'dan gelen ticâret kervanlarının son durağı Anadolu olurmuş. Anadolu, önemli bir pazarmış.
   Mesela Göbeklitepe diyoruz. Târihin en eski yerleşim yeridir.
    Yunan Uygarlığı da Anadolu'dan çıkmıştır.
    Bizans, Anadolu Selçüklu ve hatta Osmanlı...
   Hepsi diyoruz, bunların hepsinin ortaya çıktığı yer Anadolu...
    Gelin görün ki nedenleri kitaplarla incelenecek kadar uzun ve önemli olan birtakım nedenlerden Anadolu, bağnazlığın merkezi hâline geldi. Özellikle Demokrat Parti ve onu tâkip ettiğini iddia eden iktidarların popülist söylemleri sonucunda ortaya çıkan milliyetçilik, kendimizi dev aynamızda görmemize neden oldu.
   Cumhuriyet ilan edildiğinde bağnazlığa karşı savaş açılıyor denildi. Nihayetinde gelen hükumet modernist idi. Bağnazlığa karşı savaş açması gayet doğaldı. Ancak kurucu kadro da kendine göre hatalar yaptı. Bağnazlığa karşı savaş saptırıldı.
   Gelen hükûmetler: "Yahu bakmayın size cahil dediklerine. Siz bir Anadolu irfanına sahipsiniz ki dünyaya kafa tutarsınız. " dedi.
   Eeee ben de kendimi cahil hissetsem, bu arada biri bana gelip bunları söylese ben de gaza gelirdim. Anadolu halkı da böyle gaza geldi. Önceleri cahil olduğunu kabul eden köylümüz artık alimallah Avrupalı bilim adamlarına kafa tutar hâle geldi. Ne gerek var dedik Avrupa'nın ilmini, sanatını, dilini öğrenmeye? Hem biz ne anlarız yahu öyle şeylerden? Bizim evdeki velet her sene teşekkkür getirsin yeter. Sonra devlete kapağı attı mı? Oh, oh... Kurtardık hanım!
   Anadolu halkı okumuş, yazmış insana saygı duymayı bıraktı. Ateisttir dedi, gâvurlaşmış dedi, hem dinden hem yoldan çıkmış dedi, kitaplarla, okumayla kafayı bozmuş dedi.
   Bu halkın çocukları da böyle yaptı. Kitap okuyan arkadaşı olsa onunla alay etti, dışladı, oyunlarına almadı.
   Son zamanlarda yeni bir çocuk ortaya çıktı. Hemen alıp gündeme getirdiler. Televizyon programlarında tartışma konusu oldu. Sonunda zavallı çocukcağızın da bileti kesildi. Bu kesinlikle indigo çocuk dendi.
   Adama kızamıyorsun. Dünyâyı bilmiyor. Bilim adamı tanımıyor. 10 yaşında bir çocuk çıkıp da o kadar filozof adı sayınca başı dönmeye başlıyor.
   Bu çocuğu görünce aklıma Wılliam James Sidis geldi.
   Sidis varlıklı ve saygın bir aikenin çocuğu olarak 1 Nisan 1888'te dünyâya geldi.
   Henüz altı aylıkken alfabeyi çözdü.
   On sekiz aylıkken New York Times okumaya başladı.
   Çok küçük yaşlarda medyanın gözü üzerindeydi.
   İlkokulu 9 ayda bitirdi.
   8 yaşında duygusal gelişmesi yeterli olmadığından reddedildiği Harvard'a 11 yaşında kabul edildi.
   Harvard'ta gayrı resmî olarak profesörlere dört boyutlu nesneler üzerine dersler verdi. Anatomi üzerine makaleler yazdı. "The Animate and İnanimate" adlı makalesinde karadeliklerden ve termodinamik'ten bahsetti.
   Henüz bu yaşlarda İngilizce, Almanca, Latince, Fransızca, Rusça, Yunanca, İbrânice öğrendi. Hakkında yazılanlara göre bir dili bir günde öğreniyor ertesi gün öğrendiği diğer dillerle karşılaştırmalar yapıyordu. Ölümüne kadar kırk dil öğrendi. "Vindergut" adı verilen bir dil üretti.
   17 yaşında hukuk fakültesinden mezun oldu.
   Ancak ilerleyen yıllar Sidis için hiç de iyi geçmişti. Sidis, ateistti. Ateşli bir sosyalistti. 1 mayıs eylemlerine katıldı. Hapse atıldı. Ailesi nüfuzlu bir aileydi. Cezası başka cezalara çevrildi ancak bu süreçte bilimden uzaklaştı. Ölümüne kadar gündelik işlerde çalıştı.
   IQ'sunun 250 ile 300 arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu ölçülen en yüksek IQ'ydu.
   Böyle insanlar vardı. Yine de olacak!
   Mesela Karl Popper, Marx'a karşı çıkan ilk makalesini yazdığinda on dört yaşındaydı!
   Mozart, ilk bestesini beş yaşında yaptı!
Kant, dokuz yaşında Newton matematiği öğrendi.
   Değerini yüzyıllardır anlayamadığımız Fâtih Sultan Mehmed tahta geçtiğinde Arapça, Farsça, Yunanca, Slavca, Latince, İtalyanca, Rumca biliyordu!
   Yalnız burada Sidis ile Atakan arasında ciddi bir benzerlik var.
   Sidis de çocukken psikolog olmayı istiyordu Atakan da!
   Sidis de küçük yaşta medyanın ilgisini çekmişti Atakan da!
   Sidis sosyalistti, Atakan da "Tek yol Anarşizm!" diyor.
   Yetkililer, yetkilerini kullanıp gereğini yapacaklardır. Gayrı lâf söylemek de bana düşmez. Lâfın tamâmının da kime söyleneceği kamunun malumudur!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkülerin Söyledikleri: İki Şeye Pişman Olan Ağasarlı Cayan Hüseyin

Türk Düşüncesi: 2023 Sath-ı Mailine Girerken...

Tolgahan'ın Gözlüğü: Acı Çekmek