Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi için Bazı Öneriler

Giriş
   Türk Dili ve Edebiyâtı dersleri Dil ve Anlatım dersinin de Türk Dili ve Edebiyâtı dersi kapsamına alınmasıyla ders ağırlığı olarak lisede en çok gösterilen derslerden biridir. (1) Sayısal bölümde (11 ve 12. sınıflar için) önemini kaybetse de dersin "Dil ve Edebiyat" dersi ve en önemli kazanımlarının anlama, yorumlama olması diğer derslerin öğrenilmesinde son derece etkili olduğunu göstermektedir. 
Öğrencilerimizin üniversite sınavında gösterdikleri başarı Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyâtı alanlarında nazaran biraz daha kabul edilebilir olsa da hâlâ istenilen düzeye ulaşamamıştır. Öğrencilerimizin matematik ve fen bilimleri sorularında daha çok anlama-yorumlama üzerine sorulan sorulara verdikleri tepkiler, en nihâyetinde bu tür soruları çözememeleri Türk Dili ve Edebiyâtı alanı öğretimizi baştan değiştirmemiz gerektiğinin en açık göstergesidir. Bu makâlede, Türk Dili ve Edebiyâtı dersinin anlama-yorumlama üzerine yoğunlaşması sebebiyle Türk Dili ve Edebiyâtı dersini bütün derslerin anası kabul edecek ve ülkemizde önce Türk Dili ve Edebiyâtı dersinin daha sonra diğer derslerin nasıl ıslah edilebileceği konusunda fikir verilecektir. 

   Anahtar Kelimeler: Eğitim- Öğretim, Üniversite, Türk Dili ve Edebiyâtı, Ders, Öğrenci- Öğretmen



   Esâsen lise düzeyinde Türk Dili ve Edebiyâtı derslerinin verimli geçmesinin iki önemli saç ayağı vardır.  Türk Dili ve Edebiyâtı derslerinden verim alabilmek için önce üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyâtı bölümleri ıslah edilmeli, devlet bir öğretmen yetiştirme politikası izlemelidir. Daha sonra liselerdeki Türk Dili ve Edebiyâtı derslerinin içeriğine bakılmalıdır. 
   Öğretmen yetiştirmek başlı başına bir politikadır. Cumhûriyet; bu politikanın üzerinde durmuş, köy enstitüleri uygulamaya çalışmıştır. DP iktidârı ile değişime uğrayan Köy Enstitüleri, Öğretmen Enstitüleri'ne dönüşmüş, 2014 yılına kadar Anadolu Öğretmen Lisesi olarak gelmişti. 2014 yılındaki kararla Öğretmen Liseleri târihe karışmıştı. (2) 
   Her ne olursa olsun Öğretmen Liseleri, Türkiye'nin öğretmen yetiştirme politikasında önemli bir yer işgâl etmişti. Ancak 2000'li yılların ilk çeyreğinde bu kurumların beklenineni veremediği, çağın gerisinde kaldığı da gözlenmiştir. Yerinde yapılan reformlarla Öğretmen Liseleri kurtarılabilirdi. Ancak politikanın başındakiler Öğretmen Liseleri'ni kapatmayı tercih etti. 
   Yaptığımız literatür taramasında Türk Dili ve Edebiyâtı bölümleri veyâ öğretmenlik bölümü ile ilgili çok fazla malzemeye rastlayamadık. Yaptığımız tespitler, akademik çevrelerde ağızdan ağıza dolaşan sorunlardan vardığımız sonuçlar ve kendi gözlemlerimiz ağırlıklıdır. Burada vereceğimiz fikirler dolayısıyla tekrara düşülmüş görüntüsü verebilir. Ancak bu konuların akademik çevrelerde ağızdan ağıza dolaştığını söylemek isteriz. (3) 
   Liselerde Türk Dili ve Edebiyatı Öğretimi konulu ise nispeten daha fazla kaynağa rastlamak bizi memnun etti. (4) Bu konuda çoğu eğitim fakülteli veyâ eğitim fakültesi orijinli akademisyenlerin bölük pörçük çalışmaları bulunmaktadır. (5) 
   Yaptığımız diğer literatür taramasında târih bölümü ile ilgili aynı sorunlara göz gezdirdik. Gözlemlerimiz târih bölümü akademisyenlerinin "târih eğitimi" konusunda Türk Dili ve Edebiyâtı bölümü akademisyenlerinin "Türk Dili ve Edebiyâtı öğretimi" konusuna nazaran daha fazla önemsediklerini ortaya koymuştur. Yine akademisyenlerin çalıştığı alanla ilgili yazdıkları birbirinden bağımsız makâlelere de rastladık. 
   Türkiye'de başta Ahmed Şimşek ve Vahdettin Engin'in teşvikiyle târih eğitimi alanında bir dizi sempozyum düzenlendi. Bunlar Türkiye'de Târihyazımı, Târih Nasıl Yazılır, Târih içinMetadoloji, Türk Târihçileri, Dünyâda Târihçilik, Yaşayan Türk Târihçileri üzerine olup kitaplaştırılmıştır da. Türkiye'de Akademik Târihçilik adlı sempozyum bildirileri kitabında da ilgili akademisyenler lise ve akademimizdeki târih eğitimi hakkında bilgi vermişlerdir.  
   Târih Eğitimi Dergisi, yine Ahmed Şimşek beyefendinin editörlüğünde "târih eğitimi" konusunda yayın yapmaya devâm etmektedir. (6)
   Türk Dili ve Edebiyatı öğretimi alanında ise bu alanın öğretimine dâir toplu bir adım atılmış, bir dergi oluşturulmuş değildir. 
   Esâsen "popüler târih"in konuşulduğu bir yerde -edebiyat târihi açısından- "popüler edebiyat"ın konuşulmaması, edebiyat akademsiyenlerinin akademik kitap çıkarmakta ısrâr etmesi, hâlâ "kitapsız" edebiyat akademisyenlerin üniversitelerde mâlumatfuruşluk yapması, edebiyat târihinin yalnızca "akademik gevezelik" olarak kalmasına yol açmıştır. Bu durum, Türk Dili ve Edebiyâtı'nı üniversitelerle sınırlandırmış, üniversite dışındaki kişilere ulaşım yolunda edebiyat bilimi zayıf kalmıştır. 
    Bu durum aslında son derece multi-disipliner bir alan olan Türk Dili ve Edebiyâtı'nın diğer bilimlere veri üretmesini engellediği gibi Türk Dili ve Edebiyâtı'nın diğer bilim dallarına "data" üretmesini engellemiştir. 
   O yüzden samîmi olarak bu ülkede üniversite ve lise düzeyinde "Türk Dili ve Edebiyâtı Eğitimi" konusunu konuşmak istiyorsak öncelikle ilgili alan akademisyenlerinin "târih eğitimi" alanında olduğu gibi bir dergi, bir dizi sempozyum altında görüşlerini ortak olarak belirtmeleri gerekmektedir. 
   İyi öğrenci yetiştirmenin yolu, iyi öğretmen yetiştirmekten geçer. Eğitim- öğretim politikasının ilk ve en önemli ayağını öğretmen yetiştirmek oluşturur. Bu bağlamda üniversitenin eğitim fakültesi bölümünden yetişen öğretmen adayının bir misyon sâhibi olması gerekmektedir. Ancak bu konuda ülkemizin içinde olduğu dönemeç(7)  öğretmenin bir vizyon sâhibi olup bunu öğrencisine yansıtmasına engel olmaktadır. Dolayısıyla öğretmenin en özelliği olan "ruh üfleme" özelliği elinden alınmıştır. Hiçbir "önkabul" sâhibi olmayan öğretmen boşluğa düşmekte, bu boşlukta nihilist bir tavır sergilemekte ve ancak "nihilist" öğrenciler yetiştirebilmektedir. 
   Devlet ve YÖK, öğretmen nasıl yetiştirilir sorusuna cevap veremiyor. Hoş, MEB'in de nasıl bir öğretmen istediği açık değil. Lyse ve Academia birbirinden çok fazla kopuk. Oysa Platon'un kurduğu "lyse" Sokrates'in kurduğu "Academia"ya hazırlık içindi. YÖK ve MEB arasındaki kopukluk eğitim sistemine zarar vermektedir. Bir diğer neden, doktoralılar ile doktorasızların birbirlerinden haberleri olmamasıdır. Bu bağlamda zâten çok fazla olan ve gün geçtikçe de artan üniversite hocalarının haftada bir gün danışmanlık yapmak üzere bir liseye gönderilmesi gerekmektedir. Eğitim Fakültesi öğrencileri çok fazla staj yapamamakta onun yerine ilk üç sene çok fazla teorik eğitim dersiyle uğraşmaktadırlar. Eğitim Fakültesi öğrencileri mezun olduklarında kafalarında derslerini nasıl anlatacaklarına dâir bir şablon oluşturamamaktadırlar. Öyle ki bir öğretmenin pişmesi en az beş altı yılı bulmaktadır. Oysa öğretmenlik, pratiktir. Eğitim Fakültesi öğrencisi fakülteye girdiği ilk yıl staj yapmaya başlasa yukarıda bahsettiğimiz liseye intibak sorununu daha kolay aşar. 
   Öğretmen, her şeyden önce özgüven sâhibi olmalıdır. Öğretmen görev yerine gittiğinde verdiği ilk derste titrememelidir. Bu yüzden öğrenci, bu dört yılda rehabilite edilmelidir. Öğrenciye "akademik psikoloji" derslerinin verilmesi yerine öğretmenlik bilgisi derslerini vermek daha faydalıdır. 
   Öğrenciler arasında "epistemolojik komünite"(8)  grupları oluşturulmalıdır. Bu öğrenciler her an iletişim hâlinde olmalı, vardıkları tez, deneyim vs. gibi sonuçları rehber hoca eşliğinde yazıya dökmeli, gerekirse bunu hayli ilkel olsa da mini bir "sempozyum" ile bir kitle önünde ifâde edebilmelidir. 
   Bir diğer gereklilik ise her eğitim fakültesi öğrencisine yan branş şartı getirilmesidir. Bir öğretmen kesinlikle bir diğer alanda da az da olsa bilgi sâhibi olmalıdır. Öğretmen yetiştirmek ciddi bir iştir. Öğretmen olmak da öyle. Bu uygulama ile hem öğretmen olmanın ciddiyetini henüz kavrayamamış kimseleri eğitim fakültesinden uzak tutmuş oluruz hem de "nitelikli öğretmen yetiştirme" yolunda sağlam bir adım atmış oluruz. 
   Eğitim Fakülteleri, Fen- Edebiyat Fakülteleri'ne asalak yaşamayı bırakmalı, kendilerine "vizyon" edinmelidir. Bu bağlamda birinci, ikinci ve üçüncü sene haftada bir gün staj, hafifletilmiş eğitim dersleri ve alan bilgisi dersleri ile doldurulmalı son yıl ise alanının öğretmenleri tarafından (Eski ve Yeni Türk Dili, Eski Türk Edebiyâtı, Yeni Türk Edebiyâtı) bu alanların lisede nasıl öğretileceği husûsunda durulmalıdır. Son yılda üniversite personeline göre edebiyat ile multi-disipliner çalışmanın örneklerini teşkil eden dersler öğrencilere okutulmalıdır. Edebiyat ve İstanbul, Aydınlanma ve Edebiyat, Edebiyat ve İnsan bu derslere örnek teşkil edebilirler. 
   Bu politkalar şüphesiz eğitim fakültelerini -Nietzsche'nin çok sevdiğim şu tamlamasını kullanmak istiyorum- akademik gevezelik yapılan yer olmaktan çıkarıp theoria ve practic'in birleşme yeri olarak bir "misyon" ve "vizyon" sâhibi hâline getirecektir. 
   Misyon ve vizyon sâhibi kurumlar, misyon ve vizyon sâhibi öğretmenler yetiştirecek, misyon ve vizyon sâhibi öğretmenler de misyon ve vizyon sâhibi öğrenciler yetiştireceklerdir. 
Daha sonra lise düzeyindeki Türk Dili ve Edebiyâtı derslerine geçilmelidir. Bunun tek yolu ise Türk Dili ve Edebiyâtı'na Çoklu Zekâ Kuramı'nı uygulamaktır. 
   Tekrâra düşmemek adına daha önce makâle olarak yazdığım bu yazıyı kaynakça göstermekle yetiniyorum. (9) 
   Bu makâlede söylediklerimizden ziyâde olanlar ise aşağıda sıralanmıştır. 
Öğrencilere yazar-eser ezberletmekten ibâret olan bu yüzden de her sene sorduğu sorularla da kendini tekrâr eden MEB ve ÖSYM'nin yeniden yapılandırılmasıdır. 
Dersler kadar ders dışı etkinlikler de önemlidir ve öğretmenin burada yapması gereken Türk Dili ve Edebiyâtı derslerinde öğrenciye önce okumayı, anlamayı geliştirmek üzere etkinlikler yaptırmaktır. 
   Son yıllarda Türk Dili ve Edebiyâtı dersinin ders kitapları nitelik olarak daha iyi olsa da henüz yeterli bir seviyeye ulaşamamıştır. 
   Türk Dili ve Edebiyâtı derslerinde öğrenciler dört yıl boyunca Eski ve Yeni Türk Dili, Yeni ve Eski Edebiyat halkında bilgi sâhibi olurlar. Lise müfredâtı, öğrencilere bu derslerle ilgili ufak bir giriş yaptırmaktadır. 
   Ders kitapları yazılırken ders kitabının içeriği veyâ verilen cümleler üniversitede kullanılan ders kitaplarından alıntılar yaparak verilmelidir. Alan üzerinde çalışan hocaların yeri geldiğince hatırlatılması gerekmektedir. 
   Uzun ve sıkıcı olan, derslerde pek değinilemeyen metinlere ihtiyaç yoktur. Bu metinlerin seçimi öğretmenlere ve öğrencilere bırakılmalıdır. Derslerde özellikle hikâye, şiir vb. sesli ve görsel kayıtlar kullanılmalıdır. 
   Öğrencilerin özellikle derste konuşması ve sunum yapılmasının önü açılmalıdır. 
Ders içerisinde ve dışında öğrencilere seçtikleri bir metin üzerinde çalışıp bunu ödev olarak vermeleri istenmelidir. 
   Öğrenciler, okudukları kitapları bir rapor olarak sunmalıdırlar. 
   Öğretmen, okuma ve anlama üzerinde durmalıdır. 
   



Sonuç
   Türk Dili ve Edebiyâtı eğitimi ciddi bir alandır. Bu konuda Türk akademisyenlerinin bölük börçük çalışmaları bulunmaktadır ancak yeterli değildir. Türk akademisyenlerinin ivedilikle bu konuya eğilmesi gerekmektedir. Türk Dili ve Edebiyâtı eğitimi alanında bir akademik dergi yayımlanmalı, sempozyumlar düzenlemeli ve alanında uzman akademisyenler kitap bölümleri telif etmelidirler. Meseleye yüzeysel baktığımızda yukarıdaki çözüm önerileri yeterli görünse de bu fikirler tartışılmaya, geliştirilmeye muhtaçtır. 

Kaynakça: 
(1) (talimterbiye.mebnet.net Genelge Nu: 2A)
(2) Köy Enstitüleri (I-II). (MEB Yayını 1941 ve 1944) (T.B.*) Nisan 2003
(3) Anadolu Öğretmen Liselerinde Okuyan Öğrencilerin Öğretmenlik Meslek Bilgisi Dersleri Hakkındaki Görüşlerin Değerlendirilmesi,  Bayram ÖZER1 Recep KAHRAMANOĞLU, GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 31, Sayı 1 (2011) 65-87
(4) Aça, Mustafa Halk Edebiyatı Konularının Edebiyat Dersi Kitaplarında Ele Alınışına Dönük Bazı Tespit ve Öneriler
Demir, Sezgin, TÜRKİYE’DEKİ EDEBİYAT EĞİTİMİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDIRME  
(5) İskender Pala'nın lise ders kitaplarındaki eski türk edebiyatı metinlerini şerh edip bir kitapçık olarak yayımlaması, Üsküdar'da eski türk edebiyatı meraklıları ve lise edebiyat öğretmenlerine verdiği konferans dizisi buna örnek teşkil etmektedir. Ayrıca şu kaynaklara da bakılmalıdır: 
Hardal, Muarrem, Ortaöğretim Öğrencilerinin Divan Edebiyatı Algıları Üzerine Bir Araştırma
H. Ahmet KIRKKILIÇ, Seval KORUCU, Yasemin KURTLU, Klasik Türk Edebiyatına ve Klasik Türk Edebiyatı Öğretimime İlişkin Türkçe Öğretmenlerinin Görüşleri
(6) Ahmet Şimşek'in şu kitaplarina bakılmalıdır: Türkiye'de Tarihyazımı, Türkiye'de Akademik Tarihçilik, Tütk Tarihçeri, Tarih için Metadoloji, Okul Dışi Sosyal Bilgiler Öğretimi, Türkiye'de Tarih Eğitimi, Türkiye'de Tarih Araştırmaları El Kitabı, Tarih Ders Kitaplarında İmajlar, Devletler, Halklar, Kişiler. Ahmed Şimşek bu konuda 10 yılı aşkındır çalışmakta ve tarih eğitimi alanında çalışmalarına devâm etmektedir. 
(7) Tolgahan Turan, Türkiye'de Muhafazakârlıkların Çatışması: İslâmizm ve Kemâlizm
(8) Şimşek, Ahmet, Türkiye'de Akademik Tarihçilik,2017,  44, 56 syf. 
(9) Tolgahan Turan, Çoklu Zekâ Kuramının Türk Dili ve Edebiyâtı’na Uyarlanması
















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkülerin Söyledikleri: İki Şeye Pişman Olan Ağasarlı Cayan Hüseyin

Türk Düşüncesi: 2023 Sath-ı Mailine Girerken...

Tolgahan'ın Gözlüğü: Acı Çekmek