Oyunu Anlamak: Trabzonspor: 1-1 Fatih Karagümrük

   Kamuoyunun aksine maçın hikâyesini anlatmaya Avcı'nın kadroda radikal değişiklikler yaptığı sanısıyla başlamayacağım. 
   Çünkü ortada radikal bir değişiklik olduğunu düşünmüyorum. Nwakaeme yerine Djaniny, Siopis yerine Hamšik, Abdülkadir Ömür yerine Bakasetas oynadı ki zaten bütün bu futbolcular sezon başından beri düzenli olarak forma giyiyordu. 11 oyuncuları yerine takımın forma şansı bekleyen oyuncusu süre alsa veya biz olup biteni anlamadan mesela Bruno Peres yerine Serkan Asan ilk 11 başlasa bunu radikal bir değişiklik olarak adlandırabilirdim. 
   Her maçın başka bir hikâyesi vardır. Taktik kurgusu, maçtan maça değişiklik göstermelidir. Modern futbolda her futbolcu, her maç için uygun değildir. Hafta boyunca takımla birlikte zaman geçiren kişinin biz blog yazarları veya sosyal medya kullanıcıları olmadığına göre koçun fikirlerine, tercihlerine saygı duymak zorundayız. 
   Anlaşılan Fatih Karagümrük takımı, bu maçta olabildiğince kontrollü bir oyun tercih etmek istemiş. Pesič'i sahte 9 rolünde gördüğümüz maçta, Ahmed Musa ve Salibur'la etkili olmaya çalışan Karagümrük, 7 futbolcusuyla merkezi kapatarak Trabzonspor'un merkez hücumlarını savuşturmayı amaçlamış.
   Aslında Abdullah Avcı'nın kadro tercihi, bu oyuna antitez oluşturmak için oldukça iyi. Savunmada gerektiğinde Hüseyin, gerektiğinde Denswill hücuma destek vererek merkezde +1 olacaktı. Dorukhan, bire bir eşleşmelerdeki başarısıyla rakibin geriden oyun kurulumunda ciddi bir tehdit oluşturacak, Trabzonspor'un orta sahayı kazanmasını sağlayacaktı. Hamšik, atakları yönlendirecek; bu sırada Bakasetas, gole yakın isim olacaktı. Kanatlarda Visča içe kat edip merkez hücumlarında avantaj sağlayacak, Djaniny ise bir sol açıktan ziyade bağlantı oyuncusu gibi oynayacaktı. 
   Oyunun geriden kurulmadığı durumlarda ön libero bölgesinde Siopis ile oynamanın pek bir anlamı yok. Dorukhan zaten orta sahadaki direnci artırmakta yeterli kalmaktaydı ve Siopis- Dorukhan tercihi, Trabzonspor'un hücumsal anlamda kısır kalmasına neden olacaktı. 
   Bu durumda bir kanat bek olan ve pas tercihleri sorunlu Puchacz ile maça başlamanın da zaten bir anlamı yoktu. 
   Hüseyin'in erken sakatlanması Trabzonspor'un bütün planlarını alt üst etti. Trabzonspor, gelişme aşamasındaki bir takım ve bir oyun kültürünü oturtmak istiyor. Trabzonspor'un Avrupa'da karşılaştığı hiçbir takım sahaya yayılarak oynamayacak. Trabzonspor, Avrupa'da başarılı olmak istiyorsa burada merkezi kapatan Karagümrük'e karşı başarılı olmak zorunda. Bu, asla çıkın ve top oynayın denilerek oynanacak bir karşılaşma değil. 
   Koçlukta önce iletişim gelir. Bu, iyi hazırlanmış bir taktiğe, oyuncu grubunu ikna etmek için geçerlidir. Futbolcu, somut bir şeye ikna olur. Hedef belirlendikten, futbolcu hedefe ikna edildikten sonra bir güdülenme gereklidir. Bu da en son şeydir. 
   Hüseyin, karar alma mekanizmasını ve pas tercihlerini sezon içerisinde oldukça geliştirdi. Burada Trabzonspor'un Hüseyin'in oyunu hızlı değiştirmesine ihtiyacı vardı. Dorukhan da nihayetinde bir hücum oyuncusuydu. Başakşehir döneminde de Avcı'nın başını yakan sakatlanan stoper yerine orta sahanın stopere çekilmesi olmuştu. Bu açıdan Denswill'in sağ stopere çekilmesi, zaten kendi mevkisi olmayan 19 yaşındaki bir çocuğu birden oyuna atmaktan daha iyidir. Bunun ikinci bir iyi tarafı, Yusuf Erdoğan'ın 10 numara özellikli bir kanat oyuncusu olması sebebiyle merkezi daha iyi kullanabilecek olmasıdır. 
   Maalesef Avcı'nın bu tercihi tutmadı. Başka bir hamle yapsaydı daha mı iyi olurdu sorusunun cevabını kimse bilemez. Baktığınızda başlangıç taktiğine uymak açısından doğru ama pratikte başarılı olamamış bir plandan bahsediyoruz. Yusuf'un sebep olduğu frikikten gelen Karagümrük golü, Avcı'yı ikinci yarı için değişiklikler yapmaya itti. 
   Öncelikle şunu söylemeliyim: Karagümrük'ün merkezi bu kadar iyi kapatmasına karşılık Trabzonspor merkez oyuncuları gerçekten çok iyi iş çıkardı. 
   Ikinci yarıda değişikleriyle Abdullah Avcı; bir taraftan rakibin merkezi kapatmasına karşılık kendini çizgide çok daha rahat hisseden Nwakaeme'yle boş alanda pozisyon üretebilmeyi, diğer taraftan çabukluk ve oyun kuruculuk özelliklerinden faydalanmak için Abdülkadir Ömür'ü oyuna aldı.
   Burada Cornelius'un çıkması da son derece doğal. Öncelikle bu maçta Cornelius'un sahte 9 performansının üstene koyduğunu söyleyebilirim. Ancak Karagümrük defans hattı Cornelius'un hareket alanlarına iyi çalışmış. Santrfor bölgesinde bu yüzden bir değişiklik yapılması yanlış değil. Djaniny ve Nwakaeme, ön alan hareketliliği yüksek bir oyuncu. Cornelius'un hem kanatta oynayamaması hem de mobilitesinin düşük olması Avcı'yı bu karara itmiş olmalı. Nitekim gol de Djaniny'nin arkaya indirdiği topta geldi. 
   Cornelius, bir tek dokunuş santrforu değil. Sezon başında Koita gibi duvar özellikli değil de tek dokunuş santrforu alınmış olsaydı çok daha iyi olurdu. 
   Trabzonspor bu maçta 3.51 gol beklentisi üretip 1 gol bulabildi. Bu, ciddi bir bitiricilik problemi olduğuna işaret etmektedir. Bunun çözümü daha çok birlikte oynamak ve bu sorun üzerine çalışmaktır. 
   Bu veri, merkezin neden iyi oynadığını ortaya koyar. Merkezi kapatan bir takıma karşı 30 gol girişimi üretebilmek, pozitif bir iştir. 
   %63.3 topa sahip olan Trabzonspor, 642 pas yapıp %90 pas isabeti sağlayabilmiş. 53 orta, bu sezon bir maçta en fazla atılan orta olsa da maçın hikâyesinin maalesef böyle gerçekleştiğini belirtmek gerek. 
   Hareket bölgelerine bakmak pasın etkililiği hakkında fikir verebilir. Trabzonspor, bu maç özelinde geriden oyun kurmayı çok fazla denemedi. Bu, skor almak için Uğurcan'ın daha fazla uzun oynaması demekti. Zaten Karagümrük'te Trabzonspor'u kendi birinci bölgesinde karşılayacak bir plan yapmış.
   Yine rakibin merkezi böylesine kapattığı bir maçta merkez hücumunu bu kadar yüksek tutmak, bize ilerisi için bir umut verir. Avrupa'da başarılı olmak için Türk takımlarının merkez hücumlarını artırması elzemdir. 
   İki ekibin ısı haritası da yukarıda vardığımız yargıları destekler nitelikte. Karagümrüğün Djaniny'nin ve Cornelius'un olduğu bölgeyi kapatmasına karşılık Visca, çizgiye inmek zorunda kaldı. Trabzonspor, oyuna genişlik kazandırabilecek bir sağ beke sahip olsaydı Visča da bu kadar çizgiye inmek zorunda kalmayacaktı. Bu yüzden Trabzonspor orta sahası, Karagümrük yarı sahasının sağ ve sol iç bölgelerinde topu yeniden oyuna sokabilmek için beklemek zorunda kaldı. Maç başında her bölgede +1 olmak için yapılan plan, bir sakatlıkla birlikte özellikle sağ tarafta Trabzonspor'un -1, hatta -2 kalmasına sebep oldu. Zaten Karagümrük ataklarının %42'si de bu taraftan gerçekleşti. 
   İkinci yarı Dorukhan'ın stopere çekilmesi, sağ taraftaki bu problemi çözse de bu risk, Karagümrük kontralarına sebep oldu. Karagümrük'ün ikinci yarı böyle bir kontradan direkten dönen topu ve bir de az farkla dışarıya çıkan en az 2 net pozisyonu var. Yine de Karagümrük'ün gol beklentisi 0.56'yı geçemedi. 
   Bunun sebebiyse Karagümrük'ün bu kontralarda organizasyonlarının kötü olmasıydı. Oyunun geneline baktığımızda topa sahip olma oranına göre çok pozisyona giren bir Karagümrük vardı. Bence Trabzonspor'dan daha net pozisyonlara girmelerine rağmen yanlış pas tercihleri, gol bulmalarına engel oldu. 
   İlk yarı Karagümrük, oyunu kendi 1. bölgesinde kurup merkezden kanatlara yönlendirilen toplarla hızlı hücum kovalamak istedi. Karagümrük adına pas tercihleri sıkıntıları, pozisyon alma hataları, pasın şiddeti gibi eksiklikler bu planın etkili olmasına engeldi. Görüntüde Trabzonspor, merkezi kapatarak oyunu kanatlara yönlendiriyor. Aslında bu, kanat organizasyonu iyi olan bir takım için bir nimet. Hatılarsanız Molde maçında Trabzonspor, Molde'nin kanat organizasyonlarına bir çözüm üretememişti. Karagümrüklü oyuncu, topu oynaması en yakın yere atınca aktif presteki Cornelius, topu kazanıyor.  
   Trabzonspor adına hızlı bitirilmesi gereken bu hücumda bütün futbolcular, topu ayağına bekliyor. Bu, organizatörü olmayan bir takımda bütün futbolcuların organizatörlüğe soyunmasıdır. Bu durumda Cornelius'un oynaması gereken en basit yer, Visča'nın bulunduğu alan. Visča, koşu göstermeyince Cornelius, bir iki saniye bekledikten sonra topu Visča'ya yavaşça bırakıyor. 
   Visča topu aldığında hızlı bitirilmesi gereken hücumda, ceza sahasında yalnızca 1 Trabzonsporlu var. Bu tür pozisyonlarda orta saha oyuncularının ceza sahasına şiddetli koşu atması gerekir. Hiç değilse bir futbolcu koşu gösterseydi ama o da yok. Tribünlerin ruh olarak açıkladıkları bu durum, daha çok fizik&kondisyonla ilişkilidir. Arkalardan gelen Marek Hamšik'in şutunda Viviano, topu kornere çeliyor. Trabzonspor'un organizasyon eksikliğini göstermek adına önemli bir an. 
   İkinci yarıda yukarıdaki gibi bir tabloyla sıkça karşılaştık. Trabzonspor, tam 3 oyun kurucuyla birlikte orta sahanın üstünlüğünü eline almış durumda. Nwakaeme, bomboş. Bu durumda top, Nwakaeme'nin ayağına gelir gelmez orta saha oyuncularının ceza sahasına şiddetli koşu atması gerekir. Aynı pozisyon, aynı eksiklik. Trabzonspor'un neden gol üretemediğinin cevabı burada yatıyor. 
   Yalnızca 2, inanılır gibi değil. Avrupa'yla aramızdaki en büyük fark işte bu. Koşu mesafesini, oradan oraya sürekli hareket hâlinde olmak sanıyoruz. Ligimizde koşu mesafesi istatistiklerine baktığınızda en çok koşan oyuncuların işin savunma tarafında olduğunu fark ederiz. Avrupa takımlarıyla boy ölçüşebilmek için koşu mesafesi ve verimli koşu kavramlarını bellemeniz gerek. 
   En çok koşu ortalamasına sahip lig hangisidir diye sorsak hemen herkesin cevabı herhâlde Ingiltere olurdu. Peki neden İspanya, en çok koşulan lig olmuştur? Küçük bütçeli takımların, büyük takımlara karşı kontra kovalaması sebebiyle mi?  
   Aynı raporda yüksek şiddetli koşu mesafesi istatistiğinde de Ispanya'nın birinci olduğunu görüyoruz. Rapor, bizlere gol aksiyonlarında çoğunlukla gol pasını veren oyuncunun güçlü bir hareketinin olduğunu söylemektedir. Bu da bizi packing&impact istatistiklerine götürür. Yani aslolan çok koşmak veya topa sahip olmak değildir. Oyunu, daha verimli oynamaktır. Topa sahip olmak veya olmamak, rakibinden daha çok koşmak veya koşmamak futbolun bir yorumlanış biçimidir. Ne daha çok topa sahip olmak ne de daha fazla koşmak, kazanma olasılığını artıran bir şey değildir. Gol, üçüncü bölgede olabildiğine göre odaklanmamız gereken koşu mesafesini değil ön alan hareketliliğini artırmaktır. 
   Araştırmada yaşın arttıkça koşu mesafesi istatistiğinin arttığı da kaydedilmiş. Trabzonspor, takım olarak genç, 11 olarak yaşlı bir ekip. Bu, Trabzonspor ön alan hareketliliğini, ciddi şekilde etkileyen bir veri. Koşu mesafesi istatistiğinde ufkunuzu açacak bu CİES raporuna bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz. 
   Ceza sahasına atılacak bu koşuların da zamanla olacağını düşünüyorum. Çünkü Avcı, göreve geldiğinde bırakın merkezden hücum etmeyi, takımın Yusuf Yazıcı'dan sonra 10 numarası bile olmadı. Daha şubat ayında bile Trabzonspor kanatlarının içeriye katetmesi hayal iken bugün Nwakaeme bile merkeze doğru geliyor. Trabzonspor, gelişme gösteriyor ve bu gelişme, bu imkânlarla ancak bu şekilde olur. 
   Bu oyun, çok daha kaliteli oyuncular talep ediyor. Evet, şampiyon yapması için kurulan bu kadro Trabzonspor'u mutlu sona ulaştıracak ama sürdürülebilirlik adına daha kaliteli oyunculara ihtiyacımız var. Bu oyuncuları da parayla Türkiye'ye getirmek imkânsız. Bu sene özelinde iyi bir projeden tam olarak verim alınamasa da başarılı olunduğunu düşünüyorum. Başakşehir'den sonra ilk kez bir takım, böylesine bir projeyle şampiyonluğa oynadı. Şimdi bu süreçteki doğru ve yanlış yönleri masaya yatırıp konuşmak gerekiyor. Bu süreçten dersler çıkarmak gerekiyor. 
   Artık bu seviyede rekorlar alt-üst edilmek isteniyorsa uzun süren bir kadro planlamasına, alt-üst yapı intibakına, plana ve projeye ihtiyaç var. Bunlar hemen olacak şeyler değil ve hem Türkiye'nin hem de Trabzonspor'un bunun için daha çok zamana ihtiyacı var. Belçika futbolu birden yükselmedi veya Bayern Münich, birden bu seviyeye ulaşmadı. Ki bu oyunun güzelliği, her zaman sürprizlere açık olması. Sezon içerisinde yükselişler ve düşüşler olacaktır, bu çok doğal. Trabzonspor'un bu süreçte yaşadığı sıkıntılardan en belirgini, bitiricilik. 
   Hepimiz elbette Manchester City gibi bir kadroya sahip olmak, İlkay Gündoğan'la, Sterling'le Grealish'le oynamak isteriz. Ama bitiricilik, İlkay ve Sterling'in de problemi ve 110 milyon euroluk Grealish'ten City, bu sene neredeyse verim alamadı. 
   Karagümrük içinse Farioli ile yaşanan ayrılığı anlamanın mümkün olmadığını söyleyebilirim. Bunun üzerine Volkan Demirel gibi futbola başka pencereden bir hocayı teknik direktör yapmak da ayrı bir tuhaflık. Lige ilk çıktıkları heyecanlarından uzaklar. Bu da bütçesi sınırlı, stadyumu bile olmayan bir takım için normal karşılanabilecek şeyler. Anlaşılan Hurma'nın ilk hedefi, ligde kalıcı olup oyuncu yetiştirmek ve satmak. Bu da o seviye için doğru bir yapılanmanın işareti.
   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkülerin Söyledikleri: İki Şeye Pişman Olan Ağasarlı Cayan Hüseyin

Türk Düşüncesi: 2023 Sath-ı Mailine Girerken...

Tolgahan'ın Gözlüğü: Acı Çekmek